DİĞER
“Kurak Günler’de kitle linç kültürünü üretir ve arzular. Sadece çıkarı olduğu için değil, arzunun kendisi temsillerle saptırılmış bir gücün şiddetine doğru eğilim göstermiş olduğu için... Filmin kıymetli tarafı da bu: Arzunun gerçekliğine yoğunlaşması.”
“Kitap bugünün Türkiyesi’nde okuyucusuna sadece karamsarlık “armağan” edebilir. Fakat bu da yazarın suçu değil. Bu topraklara dair içinde umut besleyen bir kalemin Mezopotamya çöllerine sürülüşünü görmek yeterli değil mi?”
“Gelenek icat etme ve kültürel formları koruma noktasında zannedildiği kadar 'muhafazakâr' olmayan bu topluluk nasıl oluyor da sanat ve edebiyatta yüz yıldır aynı temanın etrafında dönüp durabiliyor? İcat ettiğimiz en temel geleneğin şiddet, çürümüşlük, yozlaşma ve linç kültürü (bu bir kültürse?) etrafında toplanması bize ne söylüyor?”
“Edebiyatımızın ve sinemamızın daha fazla yüzleşmeye, sloganlaşmadan maske çıkartmaya, çıplaklaşmaya, erkek egemen toplumun baskıcı, sansürcü yapısına meydan okumasına ve mevcut çürümeyle bu yapı arasındaki paralelliği ortaya koymasına şiddetle ihtiyaç vardır; algı kapılarının artık açılması gerekir.”
"Taşra burada norm-dışı olabilecek her şeye şiddet uygulayan bir ‘yeni-merkez’e dönüşüyor. Merkezden hiç çekinmeyen, merkez karşısında ‘kendisine çekidüzen’ vermek yerine, merkeze saldırabilen bir taşra. Acaba, diye soralım, bu ‘dönüşüm’ son yıllarda yaşanan siyasi dönüşümün bir alegorisi olabilir mi?"
“Savcı’nın Belediye Başkanı’nın zafer duvarındaki o kanlı, irrite edici, öldürmeyi neredeyse yücelten av fotoğraflarına bakarken duvarın orta yerine asılmış aynada yüzünü gördüğü, hem mağdur hem de fail olacağını işaret ederek bize de insanlığımızı, bazen doğru olsak da bazen eğri de olabileceğimizi hatırlatan o sahne – insanları iyisiyle kötüsüyle sevebileceğimizi ama saf kötüyü ne olursa olsun sevemeyeceğimizi, saf kötülüğü anlayamayacağımızı da idrak ettiren...”
“Dünyanın en önemli hikâyesini anlatmaya girişen bu önemli kitapta 'Grevci Greta' yeryüzünün önde gelen hikâye anlatıcılarını, iklimbilimcilerini, sağlık uzmanlarını, ekologlarını, psikologlarını, ekonomistlerini, siyasetbilimcilerini, hikâye ve roman yazarlarını, felsefecilerini, sinemacılarını, gazetecilerini, diplomatlarını, uluslararası kuruluş yöneticilerini, hak savunucularını, yerli liderlerini ve aktivistleri –belki de dünyada ilk kez– bir kitap etrafında bir araya getirmeyi başarmış.”
“Piketty bu kitabında eşitsizliğin değil, eşitliğin tarihini anlatmak istediğini, çünkü nihayetinde çağdaş toplumların kapitalizme rağmen eşitlik yönünde evrildiğine inandığını söylüyor. Kuşkusuz, büyük çatışmalara, mücadelelere sahne olan, zikzaklar çizen bir evrim süreci bu. Şüphesiz, belirli bir iyimserliği öngörmesine rağmen, hiç kimseyi rahat ettirecek, hele rehavete sokacak bir tablo söz konusu değil.”
“Kavram dediğimiz şey temelde düşüncenin paketleri gibidir. Esas büyük sorun da kavramın keskin sınırlı bir anlam çerçevesi olmaması, kayganlığı, belirsizliği ve tarihsel değişime açıklığı. Bu kadar incelikleri olan ve soyutlama olmaksızın sağlıklı konuşulamayan bir şeyi nasıl konuşacağız sorusuna cevap da arıyoruz kavram incelemelerinde. Tabiri caizse burada kolektif öznenin zihninin içini görmeye çalışıyoruz.”
"Dovlatov’un edebiyatının en çarpıcı yanı belki de Brodski’nin 'olgun bakış' yahut 'sağduyu' dediği şeyin kesinlikle üsttenci bir yaklaşımı, kibri ve sözünü sakınmayı getirmemesi. Az bulunur, hakiki, eşitlikçiliği sağlayan ve buna davet eden bir olgunluk... Dovlatov’un yergisini, mizahını incelten de bu bakış, bu olgunluk."
"Bireyler arasındaki ilişkileri iğne deliğinden görecek kadar ustadır Atay; dolayısıyla Tehlikeli Oyunlar’da olduğu gibi basit bir tavla oyunundan bireyin kendini ötekiler karşısında var etme savaşını betimlerken okurunu edebiyatın en yüksek düzeyine taşır. Toplumsal sorunları maddi toplum ilişkileri açısından görmeye gelince: Bu kesinlikle Atay’ın güçlü kası değildir."
"Unutmayalım ki, 'objektif tarihçiliğin imkânsızlığı', tarih yazımı kuramı açısından bir sorunsal olmaya devam ediyor. Tunçay, kitabında da işaret ettiği objektif tarihçiliğe inanan bir devrin insanı ama eseri mademki halen bir referans olarak görülüyor, bu ilk kabulün de artık sorgulanması gerekmiyor mu?"
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.